Hazal Özçelikler | Portekiz Maceram

Portekiz maceram Erasmus için Porto’daki okula başvurmam ile başladı. Gitme ihtimalimin yüksek olması dolayısıyla birinci dönem yabancı dillerden Portekizce dersi almaya başladım. Amacım ikinci dönem oraya gitmeden önce dile yabancılık çekmemek adına ufak bir giriş yapmaktı. Fakat oluşan bazı olumsuzluklardan dolayı Portekiz’e gidişim iptal oldu ama ben yine de son yılımda da Portekizce dersi almayı bırakmadım. Sevgili hocam bayan Fiadeiro’dan herhangi bir burs ihtimali olursa diye beni bilgilendirmesini istedikten sonra şansıma üniversitemizin Portekiz hükümetiyle yaptığı bir protokolden bahsetti. Bir yıllık bir Portekizce eğitimi almak isteyip istemediğimi sorduğunda ben de hep hayalini kurduğum yurtdışında yaşama, eğitim alma, hem İngilizce pratiği yapma hem de yeni bir dil öğrenme fırsatını bir arada sunan bu teklifi kabul ettim. “Bir lisan bir insan” lafına olan inancımla yeni bir dil öğrenmenin bir insanı ne kadar geliştirebileceğini tahmin edebiliyordum. Ve şuan Portekiz’deyim. Hayalini kurduğum bir ortamda dünyanın dört bir yanından yeni insanlarla, kültürlerle ve dillerle tanışıyorum. Her yeni insan yeni bir bilgi katıyor hayatıma.

Peki maceram nasıl başladı, şimdiye kadar nasıl gitti?

Havalimanından ilk inişimden itibaren sıcak gülümsemeli insanlarla karşılaştım. Her sorduğum soruya çok yardımsever cevaplar aldım. Portekizceyle ilk tanıştığımda yaşadığım o yabancılaşma yoktu artık ülkeye iniş yaptığımda. Hatta bu dilin konuşulan yerinde olmaktan büyük bir heyecan yaşıyordum. Öğrendiğim şeyleri duyabilmek için kulak kabartıyor ve yazılan her tabelayı okuyamaya çalışıyordum. Daha sonraları alışveriş listemi Portekizce yapmaya başladım ve sırf daha çok kelime öğrenebilmek için saatler geçirdim marketlerde.  Küçük yerlerde kahve siparişlerinde Portekizce konuşmaya çalıştım. Evdeki Brezilyalı arkadaşlarımın her sohbetine müdahil olmaya çalışıp onları bıktıracak kadar sorular sordum. Ama anladım ki en büyük sorun anlama ve konuşmadaymış. Çünkü her ne kadar İspanyolca ile benzerliği var denilse de Portekizce telaffuzu epey zor bir dil ve aynı zamanda yerli birinin konuşmasını anlamak için çok fazla pratiğe ihtiyaç var. Bu yüzden tv kanalları, haber bültenleri ve radyoları başka bir işle meşgulken bile dinlemeye çalıştım ve halen de çalışıyorum. Ama Portekizcenin en sevdiğim tarafı insanların konuşurken ki tonlamaları ve kelimelerin telaffuzu. Ve ne kadar çok kişinin, ülkenin bu dili kullandığını gördükçe iyi ki bu dili öğreniyorum diyorum.

Ayrıca Portekiz’in yeteri kadar ülkemizde tanınmadığını anladım buraya gelince. Çünkü doğasıyla, upuzun kumsallarıyla, yemekleriyle, şaraplarıyla en az diğer Avrupa ülkeleri kadar görülmeye değer bir ülke. Kuzey ve güneyindeki çeşitlilik, mimarisi, insanları ve her şeyi ile bir başka güzel.

Portekizde şuana kadar gezip gördüğüm yerler arasında doğasıyla kendisine aşık eden -Azor Adalarından- São Miguel Adasıydı. Tahmin edemeyeceğiniz kadar değişik bitki örtüsü, tropik iklimi, yemyeşil çayırlarında gezinen inekleri ile doğal güzellikleri herkes tarafından görülmesi ama bir o kadar da saklı bırakılması gereken bir yer. Yeşilin her tonunu görebileceğiniz ortancalarıyla ünlü bu adayı muhakkak görmelisiniz. Portekizin şehirleri ise bambaşka, ben en çok şaşırtan yerlerin başında Porto gelir. Bu kadar eski ama aynı zamanda yenilikçi, alternatif bir şehir sizi kendisine hayran bırakabilir. Lizbon ise hem başkent olmanın çeşitliliğini, ayrıcalığını size gösterir. Rengarenk binaları sanki Avrupa da değil  de başka bir kıtadaymışsınız hissi yaratır. Ama en canlı, renkli binaların bulunduğu şehir “Aveiro” dur. Kanalları, renkli gondollarıyla Portekiz’deki Venedik denir. Harika kumsallarını da unutmamak gerekir. Ve son olarak bende oraya gidip yerleşme hissi bırakan Alentejo bölgesi; Algarve’nin bir üst bölgesi olan yemyeşil uçsuz bucaksız çayırları ve mantar ağaçlarıyla ünlü bu bölge eğer Azorlara gidemezseniz Portekiz’de ona en yakın yer diyebilirim.

Coimbra ise bir o kadar güzel bir o kadar genç bir o kadar huzurlu. Portekiz’in merkezinde bulunan üçüncü büyük şehir Coimbra içerisinde Avrupa’nın en eski üniversitelerinden birini barındırıyor. Coimbra Üniversitesi Portekizce derslerini aldığım tarih kokan, geleneklerine bağlı çok köklü bir yapı. Okulun gelenekçi yapısı sizi eski tarihlere götürebilir hatta ünlü festivallerine denk gelirseniz pelerinleriyle dolaşan üniformalı öğrencileri görebilirsiniz.

Coimbra şehir olarak küçük olabilir ama büyük parkları, yeşillik alanları ve nehir kenarıyla çok sakin ama aynı zamanda üniversiteden kaynaklanan genç nüfus sayesinde capcanlı bir atmosfere sahip. Şehirde gezilecek pek çok tarihi eser ve müze bulunuyor. Ayrıca öğrenci nüfusundan ötürü pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor bu şehir. Ve ne gariptir ki en yaşlısına kadar çoğu kişi İngilizce konuşabiliyor ve sanırım bu çok sayıda yurtdışından gelen öğrenci olmasından kaynaklanıyor. Yani Portekizce bilmeseniz bile kolayca yaşayabileceğiniz bir şehir burası.

Yaşadığım semt ise okula 10 dakikalık mesafede ve yolumun üstündeki üniversitenin botanik bahçesi her mevsim seyirlik bir manzaraya ev sahipliği yapıyor. Evim ise üç katlı Coimbra’ya özgü bahçeli bir ev; bir köpek 2 kedinin ve 16 kişinin yaşadığı bir yer. İlk başta inanılmaz gelebilir ama her dilden birini evin içinde bulmak mümkün iken, mutfakta yapılan sohbetlerin, yemeklerin ve büyük akşam yemeklerinde bir araya gelip oluşturduğumuz sofranın bize neler kattığını anlatmak mümkün değil. Çok farklı bakış açılarından çok farklı kültürlerden insanların sizinle aynı şekilde düşündüğü görünce ya da bir kelimenin her dilde benzer söylendiğini keşfedince o yaşanan haz paha biçilemez. Geriye dönüp baktığınızda kocaman bir aileniz olduğunu dünyanın her yerinde sizi ağırlayacak birilerinin olduğunu görüyorsunuz.

Sonuç olarak yeni öğrenilen her dilde olabileceği gibi zorluklarıyla ve bu tecrübenin bana kattıklarıyla iyi ki hocamın bu teklifini kabul etmişim diyorum. Ve iyi ki Portekizceyi ikinci yabancı dil olarak seçmişim ve buraya Erasmus ile değil belki ama daha uzun bir süre için dili yerinde öğrenmek için gelmişim.

Hazal Özçelikler